yılların son çeyrekleri
etrafta büyük bir dinginlik
hava şimdi tam o ağır kabanını giyme havası.
bahar bizi teğet geçti,
kış kapıda ne sabırsızmış.
tarlalar sürüldü,
kadınlar doğurdu.
bir bebeğe senin adın verildi,
bir baba adaştı seninle,
bir köyün delisi o gece sayıkladı adını,
bir hinlik dolaştı o gece damarlarımda.
uyutmadı bir vakit,
döne dolaşa yatakta bilmeden ben de sayıkladım,
tavana bakayım dedim, düşünmekteyim.
aklandıkça zehir gibi karıştın içime
sen oldum bilmeden.
bardağından su içtim, tabağından yemek yedim.
senin sandalyende, sana benzer bir sigara yaktım.
sen oldum, kendimi düşledim
kendimi öptüm ve soydum.
ağaçlar bir hışımla uyandılar,
gök delindi bir çabayla.
seni bunca şeyden sonra özlüyor olmamın,
hesabını sordular yüzüme vurarak.
üstüme ince bir hırka geçirdim
dinledim bir süre tarafıma yöneltilen tüm azarları,
yüzümde arsız bir gülümsemeyle.
dinmedim ve eksilmedim hiç.
çünkü aşığım,
bu yetkiyle yüzsüz ve gamsızım.
seni öpebilme uğruna tüm çabalarım,
son kez elimi yüzünde gezdirebilme ümidine tutunuyorum.
ismim şimdi anlamsız iki hece,
sırf dudaklarına değmiyor diye.
öyle büyük bir hezeyandayım ki,
tanrı şimdi dikilse karşıma,
dese ki vakit şimdi vazgeçme vaktidir.
tarlalar sürülse,
ve kadınlar doğursa yeniden
yine bir gün ışığında ilk adın dökülür dudaklarımdan.
çünkü aşığım.
bu yetkiyle seni özleyeceğim ömrümce.
Yorumlar
Yorum Gönder